- 18.yüzyılda çok sayıda şair yetişmesine rağmen, aşık tarzını bir önceki ve bir sonraki asırlarda yetişen sanatkarlar kadar güçlü bir şekilde sürdüren temsilcilere rastlamıyoruz. 17. yüzyılda başlayan klasik edebiyata özenme hareketi, 18. yüzyılda daha ileri bir düzeye ulaşmıştır. Şairlerin büyük bir kısmının ortaya koyduğu bu eğilim, asıl kendi tarzlarından da uzaklaşmayı beraberinde getirmiştir.
- Yani aşıklar, kendi tarzlarının dışına çıktıkları için asıl alanlarını boş bırakmışlar, fakat etkisi altında kaldıkları veya özendikleri klasik şiirde de yeterince başarılı olamamışlardır. Bu yüzyılda aşık sayısındaki fazlalığa rağmen güçlü temsilci yetişmemesinin önemli nedenlerinden biri olarak bunu söyleyebiliriz.
Yüzyıllara Göre En Önemli Temsilcileri
Gevheri
- Gevheri' nin dili, gördüğü İslami öğrenimle divan şiirinin temsilini aksettiren yazı diline yaklaşmış bir halk Türkçesidir.
- Koşma ve semailerinde sade bir dil kullanır.
- Aruzla yazdığı şiirler divan, kalenderi, gazel ve müstezat biçimlerindedir.
- Divanında gerek nitelik gerekse nicelik bakımından koşma ve semailer birinci sırayı teşkil etmektedir.
- Şiirlerinde yoğunluklu olarak aşk teması görülür.
- Gevherinin şiirlerine yaşadığı yüzyılın ortalarından başlamak üzere 1900' lere kadar Anadolu, Rumeli ve Azerbaycan' da kaleme alınmış mecmua, cönk ve diğer kaynaklarda rastlamak mümkündür.
- Musikiye aşinalığı vardır.
- Gerek aydınlar gerekse halk arasında Gevheri' nin şiirlerinin besteleyenler vardır.
Bad-ı Saba Sevdiğime Gidersen
Ol güneş yüzlüye var selam söyle
Sevap kazanırsın hizmet edersen
Aman karşısında dur selam eyle
Ardımdaki karlı dağlar diyesin
Çeşmim yaşı her dem çağlar diyesin
Derunden ah edip ağlar diyesin
Benimçün hatırın sor selam eyle
Selamımı dünden düne değşirme
Varıp bir nadan eline düşürme
Gül cemalin görüp kendin şaşırma
Aklını başına der selam eyle
Gevheri bir name verdi bad ile
Gönderdi elinden sana dad ile
Lutfeylesin konuşmasın yad ile
Kamil olsun onur gör selam eyle
Gevheri
Ey Peri Cihana Sen Gibi Dilber
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek
La'lin gibi Lokman tiryak-ı ekber
Ne buldu ne bulur ne bulsa gerek
Cefaya başladı kadd-i mevzunum
Ta arşa dek çıktı ah-ı derunum
Böyle giderse bu çeşm-i pürhunum
Ne güldü ne güler ne gülse gerek
Ey alem-i hüsnün sahip-kıranı
Öldür kelp rakibi verme emanı
Öldürmezsen kendi elinle anı
Ne öldü ne ölür ne ölse gerek
Bunca dem akarken gözümden yaşlar
Vaad etmiş iken silmeğe dilber
Ahdine durmadı ol peri-peyker
Ne sildi ne siler ne silse gerek
Gevheri güzeller gitti yabana
Lale gibi çıktı ol mah meydana
Bu cihana benim gibi merdane
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek
Gevheri
- Saz şairleri onu Kırımlı sayarlar. Şiirlerinden yurt içinde çok gezdiği, Şam, Arabistan ve Rumeli’de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bir süre Şam ile Bağdat’ta devlet görevlisi olarak görev yaptı.
- Gevheri’ nin medrese bitirmiş, katiplik yapacak düzeyde eğitimlidir. Daha çok İstanbul’da yaşayan, zaman zaman görevleri gereği ülkenin çeşitli yerlerine gidip gelen bir halk ozanı olduğu anlaşılır. Onun gezgin bir halk ozanı olmadığını daha çok İstanbul’da yaşadığı anlaşılır.
- IV. Mehmet’in Avusturya seferleri için 1663-1683 başarı dileklerinde bulunan şiirler yazmış, bir ara Rumeli’ye de geçmiş, Eğri kalesinde şehit olan Alay beyi büyük babası Ahmet Ağa’ya bir mersiye yazmıştır.
- Gevheri' nin uzun bir yaşamı olduğu anlaşılıyor. Bir şiirinde verdiği “ sene bin yüz elli yazıldı tarih “ dizesinden Miladi 1737 yılında yaşadığı, ancak çok yaşlı olduğu ileri sürülmektedir.
Dönemin diğer sanatçıları:
- Abdi
- Agahi
- Aşık Ahmet
- Aşık Ali
- Aşık Bağdadi
- Aşık Nigari
- Kabasakal Mehmed
Bu dönemin şiir özellikleri:
Bu yüzyılda aşık edebiyatının Türkiye ve Azerbaycan sahalarındaki durumunu karşılaştıran Öcal Oğuz, şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
- Bu yüzyılda aşıklar arasında medrese tahsili gören, medrese çevresine giren, klasik şiir üslubunu tanıyan şairlerin arttığı görülmektedir. Tertipli bir dili ve klasik şairlere yaklaşan bir üslubu benimseyen şairlerin her iki sahada da mevcudiyeti ve sayıca fazlalığı dikkat çekmektedir.
- Bu şairler bir önceki yüzyılda hızlanan aruzla şiir yazma-söyleme geleneğini gazel, divani, muhammes, semai gibi türlerle devam ettirmişlerdir.
- Klasik şiirle büyük ölçüde yakınlaşan 19. yüzyılın habercisi niteliğindeki bu gelişme daha çok şehir çevresinde ve yeniçeri ocaklarının dışında kalan aşıklarda karşımıza çıkmaktadır. Bu aşıklar 19. yüzyılda büyük bir yekuna ulaşan gazel, divani, selis, muhammes, semai, kalenderi gibi aruzlu şekilleri kullanmışlardır.
- Bu yüzyılda hece ile söyleyen şiirlerin dış yapı özellikleri, geleneğin sınırları içindedir. her iki sahada da hecenin sekizli ve on birli kalıpları kullanılmıştır. Ele geçen şiirlerin bu kalıplarda olması, geleneğin bu iki kalıbı tercih ettiğini de göstermektedir.
- Her iki sahada da şiir üslubu büyük ölçüde klasik şiire bağlıdır. sevgili anlayışı, zamandan şikayet, ayrılık, felekten şikayet, yoksulluk vb. konular her iki sahada da yoğun olarak işlenmektedir.
- Kullanılan mazmunlar, teşbihler, semboller klasik şiir üslubuna bağlıdır. Ancak Türkiye sahasında destan üslubunu benimseyen Mağrip ocaklı şairler, kahramanlık temalı şiirleriyle dikkat çekmektedir.
- 18. yüzyıl Türkiye sahasında aşıkların büyük bir bölümü destani üsluba bağlıdır. Bu şiirlerde Osmanlı coğrafyasının genişliği, savaşlar ve fetihler, büyük bir devletin mensubu olmanın gururu içinde şiirleştirilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder