- 19. yüzyılda aşık tarzı, yeniden bir yükseliş trendi kaydederek nicelik ve nitelik bakımından heceyle ve sadece Türkçe ile şiirler söyleyen aşıkların yanında aruzlu türleri deneyen güçlü temsilcilerin de yetişmesine zemin hazırlamıştır.
- Bu yüzyılda özellikle şehirlerde yetişen saz şairleri klasik şiirle daha yakın temas imkanı buldukları için büyük ölçüde bu şairleri taklide özendiler.
- Şairler tekke muhitinde klasik musikiye ve klasik şiire az çok aşina oluyorlardı.
- Fuat Köprülü bu hususu ''edebiyat ve musikide cemiyetin güzide tabakasından halk tabakasına ve halk tabakasından da güzideler tabakasına doğru karşılıklı bir hulul ve nüfuz vakıasına şahit oluyoruz ki 17. asırdan beri kuvvetle başlamış olan bu hadise, 19. asırda artık büsbütün kuvvetlenmiştir'' biçiminde izah ederken bunun sonucunda ''saz şairlerinin eserlerinde asıl halk zevkinin bozulduğunu, zayıfladığını, tereddiye uğradığını'' savunur.
Yüzyıllara göre en önemli temsilcileri:
Dadaloğlu
- Dadaloğlu kavga olmadığı zamanlar bir tabiat ve aşk şairidir. Her türlü güzelliğe vurgundur.
- Fakat asıl özelliği ve kudreti cenkler için yaptığı türkülerinde görülür. Yaşadığı çevrenin tarihi olayları onu bir cenk şairi yapmıştır. belki de en güzel eserleri dağlarda dövüşler arasında kaybolup gitmiştir.
- Dadaloğlu büyük bir halk şairidir. Şiirlerinde kudretli bir sanat ifadesi görülür. İlgilendiği olaylar dolayısıyla hem bir devrin tarihini hem de bir toplumun duyuş ve düşüncelerini yaşatmıştır. Bu bakımdan Dadaloğlu edebiyatımızın dikkatle üzerinde durulmaya değer şairlerinden biridir. en çok bilinen şiirlerinden bir tanesi avşar elleridir.
Avşar Elleri
Kalktı göç eyledi avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda Devlet Vermiş Fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Kalktı göç eyledi avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda Devlet Vermiş Fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Dadaloğlu
OSMANLI' YA AMAN MI
Ilgıt ılgıt seher yeli esiyor,
Gavur dağlarının başı dumanlı,
Gönül binmiş aşk atına aşıyor,
Bire beyler cununluğun zaman mı.
Aşşağıdan iskan evi gelince
Sararıp ta gül benzimiz solunca,
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca,
Kaypak Osmanlı'lar size aman mı
Aşağıda iskan evi geliyor,
Bezirganlar koç yiğite gülüyor,
Kitabın dediği günler oluyor,
Yoksa devir döndü ahir zaman mı.
Aşağıdan akça sığın ötünce
Katar başı mayaların sökünce,
Şahtan Ferman Türkmen eli göçünce
Dahada hey Osmanlı'ya aman mı.
Dadaloğlum sevdası var başında,
Gündüz hayalimde,gece düşümde,
Alışkan tüfekle dağlar başında
Azrailden başkasına amanmı
Dadaloğlu
- 19. yüzyılda yaşamış güney illerinin büyük şairi Dadaloğlu hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bu durum hemen bütün halk şairleri için böyledir. Bunun sebebi saz şairlerinin çoğunun ümmi oluşu ve aydın zümrenin onlara önem vermemiş olmasıdır. Bu yüzden yazılı belge bulmak çok güçtür. Hele divan şairlerinden bahseden tezkerelerde halk şairlerinin adlarına rastlamak mümkün değildir. Bunun için yaşadıkları zamanda hayatlarına dair bilgi vermeyen halk şairlerini incelemek zorlaşmaktadır. Bu durumda rivayetler ve şiirleri ile yetinmek zorundayız.
- Dadaloğlu içinde durum aynıdır. Her büyük şair için olduğu gibi güneyde her bölge onu kendine mal etmeye çalışmıştır. Rivayetler birbirini tutmaz olur.
- Halk ozanı. Asıl adı Veli’dir. Âşık Musa adlı bir halk şairinin oğludur. Doğum yeri ve tarihi bilinmiyor. Adana, Kozan, Erzin ve Payas’ta yaşayan Avşar Türkmenlerinden olduğu, Avşar beylerinden Alioğlu Dede Bey, Mistik Bey ve Kozanoğlu Ahmed beylerin yanında katiplik ve imamlık yaptığı, Avşar aşiretlerinin Osmanlı Devleti’ne başkaldırması üzerine Dadaloğlu‘ nun da içinde bulunduğu aşiretin Sivas dolaylarında oturmaya mecbur edildiği (1865), ömrünün sonlarına doğru Çukurova’ya dönüp bir müddet yaşadığı, sonra göçebe iken yaşadığı dağlara çekilerek öldüğü halk rivayetlerindendir. Bu hususlar kısmen şiirlerinden de anlaşılmaktadır. Günümüzde Kozan’da bulunan Kozanoğulları adlı ailenin Dadaloğlu‘nun soyundan geldiği bilinmektedir.
Erzurumlu Emrah
- Emrah'ın hayatı belirsizlik içindedir. Klasik halk şairlerinden Tokatlı Nuri ve Erzurumlu Erbabi ile aynı yüzyılda yaşamış bulunduğuna onlarla müşterek hayat sürdüğüne bakılırsa, 1230-1235 m.1815-1820 seneleri arasında doğduğuna hükmedeceğiz.
- Bazı araştırıcılar Tokatlı Nuri, ile aynı yüzyılda yaşadığına bakarak 1230-1235 m.1815-1820 yılları arasında doğduğunu kabul ediyorlar.
- Emrah, Nakşibendi Tarikatının Halidiye kolunu kuran Şeyh Halid'e bağlanarak, onun fikir ve telkinlerinden de feyz alır. Arapça ve Farsça sözcükleri, deyimleri öğrenmeye çabalar, aruz veznindeki ses dalgalanmalarını sezinler gibi olur. Fakat medresenin kasvetli ve esrarlı havasına daha fazla dayanamayarak köyüne geri döner. Köyünün kendisine yabancı geldiği hissine kapılarak, deve tüyü rengi abası, beyaz keçeden külahını çevreleyen ince sarığıyla yollara düşer. Bayburt ve Gümüşhane'ye uğrayarak Kop üzerinden Trabzon'a varır. Pazar kapısındaki azlumoğlu'nun kahvesinde saz çalıp yöre halkının gönlünde yer etmiştir. Değimendere taraflarında bir gezisinde Güleser isminde bir çingene kızına aşık olur. Fakat anne ve babası kızları Güleser'i saz çalıp türk'ü söyleyen sefil bir dervişe vermek istemezler. Bu yüzden oradan ayrılırlar. Aşık olduğu kızın izini kaybeden Emrah Trabzon'da kalmak için bir nedeni olmadığını düşünerek oradan ayrılır, köyüne geri döner.
DEYİŞ
Dedim: Dilber, sen de sevdakâr mısın?
Dedi: Senden evvel nâra ben yandım.
Dedim: Doğru söyle, bana yâr mısın?
Dedi: Sadık yârim, gönülde andım.
Dedim: Gel, ağyarı feramus eyle!
Dedi: Terkeyledim, gönlüm hoş eyle.
Dedim: Gam-ı aşkı sen de nuş eyle.
Dedi: Çoktan anı nus edip kandım.
Dedim: Germanına benler dizilmiş.
Dedi: Görenler bağrı ezilmiş.
Dedim: Mahmur musun gözler süzülmüş?
Dedi: Hâb-ı nazdan yeni uyandım.
Dedim: Emrah gibi var mı âşıkın?
Dedi: Elbet benim senin lâyıkın.
Dedim: Halinden bil bağrı yanığın!
Dedi: Bilmez idim, şimdi inandım.
Erzurumlu Emrah
GENE BAHAR OLDU AÇILDI GÜLLER
Gene bahar oldu, açıldı güller
Bülbül-ü şeydalar bağlarda gezer.
Bir saçı Leylâ'ya meyil verenler
Elbet Mecnun olur, dağlarda gezer.
Ne sönmez ateştir aşkın ateşi
Gittikçe artırır serde savaşı
Yâr senin aşkından çeşmimin yaşı
Bahar seli gibi çağlar da gezer.
Emrah tek tıfıldan bağrı yanıklar
Bezm-i muhabbete kalbi sadıklar
Maşukundan cüda düşen âşıklar
Ruz-ü şeb ah eder ağlar da gezer.
Erzurumlu Emrah
Dedim: Dilber, sen de sevdakâr mısın?
Dedi: Senden evvel nâra ben yandım.
Dedim: Doğru söyle, bana yâr mısın?
Dedi: Sadık yârim, gönülde andım.
Dedim: Gel, ağyarı feramus eyle!
Dedi: Terkeyledim, gönlüm hoş eyle.
Dedim: Gam-ı aşkı sen de nuş eyle.
Dedi: Çoktan anı nus edip kandım.
Dedim: Germanına benler dizilmiş.
Dedi: Görenler bağrı ezilmiş.
Dedim: Mahmur musun gözler süzülmüş?
Dedi: Hâb-ı nazdan yeni uyandım.
Dedim: Emrah gibi var mı âşıkın?
Dedi: Elbet benim senin lâyıkın.
Dedim: Halinden bil bağrı yanığın!
Dedi: Bilmez idim, şimdi inandım.
Erzurumlu Emrah
GENE BAHAR OLDU AÇILDI GÜLLER
Gene bahar oldu, açıldı güller
Bülbül-ü şeydalar bağlarda gezer.
Bir saçı Leylâ'ya meyil verenler
Elbet Mecnun olur, dağlarda gezer.
Ne sönmez ateştir aşkın ateşi
Gittikçe artırır serde savaşı
Yâr senin aşkından çeşmimin yaşı
Bahar seli gibi çağlar da gezer.
Emrah tek tıfıldan bağrı yanıklar
Bezm-i muhabbete kalbi sadıklar
Maşukundan cüda düşen âşıklar
Ruz-ü şeb ah eder ağlar da gezer.
Erzurumlu Emrah
Dönemin diğer sanatçıları:
- Dertli
- Bayburtlu Zihni
- Seyrani
- Ruhsati
- Aşık Şem
- Aşık Sümmani
- Aşık Şenlik
- Aşık Tahiri
Bu dönemin özellikleri:
- Bu yüzyılda aşıklar çoğalmışlar, büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da düzenli bir teşkilat kurmuşlar, kahvehanelerde fasıllar yapmışlardır.
- İstanbul'da sarayın, diğer illerde de ileri gelenlerin desteğini görmüşlerdir.
- 19. yüzyılda batılılaşma eğilimi de başlamış, Türkiye'de bir takım ıslahatlar yapılmış, yeniçeri teşkilatı kaldırılmış, Tanzimat ilan edilmiştir. Bu dönemde saz şairleri arasında okur yazar oranı fazladır.
- Türk saz şiirinin Anadolu sahasında meydana getirdiği üç önemli aşık kolunun temeli bu yüzyılda atılmıştır: Emrah, Ruhsati, Şenlik kolları.
- 19. yüzyılda üretme ve icra zemini olarak yazılı ortamın daha fazla kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Cönk ve mecmua sayısının fazlalığıyla da dikkat çeken bu yüzyıldan günümüze ulaşan aşık edebiyatı ürünlerinin sayısı da fazladır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder